Bağışlarınızla gençlik kollarını destekleyin!
İstiklal Marşı kabulünün 101. yılında kutlanıyor. Milli birlik ve beraberliğin yanı sıra bağımsızlığımızı anlatan İstiklal Marşı, Anadolu’da Millî Mücadele’nin devam ettiği sırada Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmış, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 101 yıl önce milli marş olarak kabul edilmiştir. İşte İstiklal Marşı’nın kabulü ve yazarı Mehmet Akif Ersoy’un hayatı hakkındaki bilinmeyenler…
İSTİKLAL MARŞINI TÜRK MİLLETİNE ARMAĞAN ETTİ
Mehmet Akif Ersoyun en önemli eseri olan “Safahat”, 7 kitaptan oluşmaktadır. 1911 yılında yazdığı birinci bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini; 1912 yılında yazdığı “Süleymaniye Kürsüsünde” adlı ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarını işlemiştir. 1913de Safahatın üçüncü bölümü olan “Halkın Sesleri”ni ve 1914 yılında dördüncü bölüm “Fatih Kürsüsünde”yi yazdı. Ardından 1917 tarihli “Hatıralar” ve I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli “Asım”ı yazdı. Son ve 7. bölüm olan “Gölgeler”i 1933 yılında yazdı. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine “İstiklal Marşı”nı koymayarak bu eserini Türk Milletine armağan etmişti.
Başlangıcı 1911 olan “Safahat”, 1933 yılında tamamlandı. Özmer Ziya Doğrul, Mehmet Akif Ersoyun kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek eseri, 1943 yılında tekrar yayımladı. Ardından 1987 yılında M. Ertuğrul Düzdağ, eseri önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını yaptı. “Kurandan Ayet ve Hadisler” ve “Mehmet Akif Ersoyun Makaleleri” adlı çalışmaları da ölümünden sonra yayımlanmıştır.
İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ SÜRECİ…
Türk Kurtuluş Savaşının başlarında, İstiklâl Harbinin milli bir ruh içerisinde kazanılması imkânını sağlamak amacıyla Maarif Vekaleti, 1921de bir güfte yarışması düzenlemiş, söz konusu yarışmaya toplam 724 şiir katılmıştır. Kazanan güfteye para ödülü konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Burdur milletvekili Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili Hamdullah Suphinin ısrarı üzerine, Ankaradaki Taceddin Dergahında yazdığı ve İstiklal Harbini verecek olan Türk Ordusuna hitap ettiği şiirini yarışmaya koymuştur. Yapılan elemeler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Âkifin yazdığı şiir coşkulu alkışlarla kabul edilmiştir. Mecliste İstiklâl Marşını okuyan ilk kişi dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver olmuştur. Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşının güftesini, şiirlerini topladığı Safahata dahil etmemiş ve İstiklâl Marşının Türk Milletinin eseri olduğunu beyan etmiştir.
MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR?
20 Aralık 1873te İstanbulda doğan Ersoyın babası Fatih Medresesi müderrislerinden Mehmet Tahir Efendi, Osmanlı Devletine bağlı Arnavutlukun İpek kazasına bağlı Şuşise Köyünden İstanbula gelmişti. Ersoyun annesi Emine Cemile Hanım ise Buharalı Mehmet Efendinin kızı olarak Samsunda doğmuştu. Mehmet Tahir Efendi, ona ebced hesabıyla doğduğu yıl olan 1290a karşılık gelen Rağıf ismini vermişse de çevresi tarafından Akif olarak çağrıldı. Akif dışında bir de Nuriye adında bir kızları bulunuyordu.
Mehmet Akif, İstanbulda Fatihin Sarıgüzel semtinin Nasuh Mahallesinde doğdu. Çocukluğu Osmanlı Devletinin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi. 1878 yılında, Akif 4 yaşındayken Fatihde Emir Buhari Mahalle Mektebine başladı. Burada iki yıl eğitim gördükten sonra Fatih İbtidaisine geçti. Aynı yıl babası ona Arapça dersleri vermeye başladı.
Babasının yazın Emin Paşanın çocuklarına ders vermesi sebebiyle Emin Paşanın çocukları ile arkadaşlık kurdu. Mehmet Akif, 1882 yılında ilköğretimini tamamlayarak Fatih Merkez Rüştiyesine başladı. Ayrıca Fatih Camiinde Esad Dedenin İran Edebiyatı derslerine katılıyordu. Lise eğitiminde Mülkiyenin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebine geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.
İSTİKLAL MARŞI SÖZLERİ
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…
Hakkıdır, hakka tapan, milletimin istiklal!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
‘Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana vadettigi günler hakkın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ‘toprak! diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden naşım;
O zaman yükselerek arsa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakka tapan, milletimin istiklal.
Mehmet Akif Ersoy
aip2(‘pageStructure’, {“pageType”:”other”,”pageCategory”:”sozcu”,”pageIdentifier”:””}, ‘https://www.sozcu.com.tr/tools/sitemaps/x/feed_category_news.php’);var aip2_pageCategory = “sozcu”;